"will / won't"
Gelecek Zaman
Konuşma anından sonra yapılacak ya da olacağı düşünülen olayları anlatmak için kullanılan zamandır. Gelecek Zaman İngilizcede iki farklı şekilde ifade edilir.
1. Planlanmış Eylemler:
Bir iş için plan yapılmışsa (bilet alınmışsa, tarih belirlenmiş, görev dağılımı yapılmışsa) "be going to" eki kullanılır.
Örneğin:
Dün kuzenim aradı. Pazar günü kuzenim geleceğini söyledi. Beraber alışveriş yapmayı kararlaştırdık.
O zaman planlanmış eylem olarak "Pazar günü kuzenim gelecek. Biz alışveriş yapacağız." ifadesini şöyle söyleriz:
"My cousin is going to come on Sunday."
"We are going to do shopping."
"is going to" ve "are going to" fiilden önce kullanılan ve Türkçedeki "-ecek" ve "-acak" anlamı katan eklerdir.
2. Konuşma Anında Karar verilen Eylemler:
Önceden düşünülmemiş dolayısıyla herhangi bir planlama yapılmamış olan, konuşma anında aklımıza gelen, yapılacak işleri anlatırken "will" eki kullanılır.
"will" kullanıldığı cümleye Türkçedeki "-ecek" ve "-acak" anlamı katan ektir. Ama anlık yapılması gereken eylemleri ifade ederken "-erim" ve "-arım" şeklinde de yorumlanabilir.
Mesela:
Evde oturuyorsunuz, kapı çaldı. Kapıyı birisi açacak. Ve arkadaşına şöyle dersin.
Kapıyı ben açarım. (Kapıyı ben açacağım.)
I will open the door.
Misafirin odanın çok soğuk olduğunu söyledi. Pencereyi kapatmak mantıklı. Ve misafirine şöyle dersin.
Pencereyi kapatayım. (Pencereyi kapatacağım.)
I will close the window.
Bu ünitede ise telefon konuşmalarında anlık karar verdiğimiz durumlar öne çıkmaktadır. Örneğin:
Aradığın arkadaşın evde değilmiş, kardeşi "Mesaj bırakmak ister misin?" diye sordu. Sen de:
I will call later. (Daha sonra ararım / arayacağım.)
Ya da arkadaşını aradığında telefonu annesi açar annesi sana "Bekle çağırayım." der.
Hold on. I'll get her. (Bekle çağırayım / çağıracağım.)
Not:
I will = I'll (kısaltmalarda)
will not = won't (olumsuz ifadelerde)
I'll call her later. (Ben onu daha sonra ararım / arayacağım.)
I will leave a message for her. (Ona mesaj bırakacağım.)
She will be back in an hour. (O bir saat içinde geri gelir / gelecek.)
We'll meet up later. (Daha sonra buluşuruz.)